Hadislerle Kuran-ı Kerim Tefsiri (İbni Kesir) -> Beyyine
BEYYİNE SÛRESİ2
margin:0cm;margin-bottom:.0001pt;text-align:center'> BEYYİNE SÛRESİ
(Medine'de nazil olmuştur.)
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
1 — Kitâb ehlinden ve müşriklerden küfredenler, kendilerine apaçık bir hüccet gelinceye kadar vazgeçecek değillerdi.
2 — Arınmış sahîfeleri okuyan, Allah katından bir peygamber.
3 — tçinde en doğru yazılar bulunan.
4 — Ama kitâb verilmiş olanlar, kendilerine apaçık hüccetler geldikten sonra ayrılığa düştüler.
5 — Halbuki onlar; doğruya yönelerek, dini yalnız Allah'a tahsis ederek O'na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermekle emrolunmuşlardı. En doğru din de işte budur.
Kitâb ehlinden maksad Hıristiyanlar ve Yahûdîlerdir. Müşriklerden maksad da ateşe ve puta tapan arap ve arap olmayanlardır. Mücâ-hid der ki; «Vazgeçecek değillerdi.» kendilerine hak tebeyyün edinceye kadar uzaklaşacak değillerdi. Katâde de böyle der. «Apaçık bir hüccet gelinceye kadar.» Yani Kur'ân. Allah Teâlâ: «Kitâb ehlinden ve müşriklerden küfredenler, kendilerine apaçık bir hüccet gelinceye kadar vazgeçecek değillerdi.» buyurduktan sonra hücceti tefsir ederek şöyle buyuruyor:
«Arınmış sahîfeleri okuyan Allah katından bir peygamber.» Yani Muhammed (a.s.) ve onun okuduğu yüce Kur'ân. O Kur'ân Mele-i A'lâ'-da arınmış sahîfelere yazılmıştır. Bu, Allah Teâlâ'nın Abese sûresinde buyurduğu şu âyet gibidir: «O, çok şerefli sahîfelerdedir. Yüceltilmiş ve temizlenmiştir. Kâtiblerin elleriyle. Kıymetli, saygıdeğer.» (Abese, 13-16).
«İçinde en doğru yazılar bulunan.» Allah tarafından dosdoğru, âdil, eksiksiz ve hatasız yazılar bulunan arınmış sayfalardadır. Çünkü bu yazılar Allah katından gelmiştir. İbn Cerîr Taberî böyle der. Katâde ise der ki: «Arınmış sahîfeleri okuyan Allah katından bir peygamber. İçinde en doğru yazılar bulunan.» kavli ile Kur'ân, en güzel biçimde sözko-nusu ediliyor ve peygamber en iyi biçimde övülüyor. İbn Zeyd, «İçinde en doğru yazılar bulunan» kavline; dümdüz ve dengeli, anlamını vermiştir.
«Ama kitâb verilmiş olanlar, kendilerine apaçık hüccetler geldikten sonra ayrılığa düştüler.» Bu âyet-i kerîme Allah Teâlâ'nın şu kavli gibidir: «Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ihtilâfa düşenler gibi olmayın. İşte onlara büyük bir azâb vardır.» (Âl-i İmrân, 105). Bununla bizden daha önce kendilerine kitâb indirilmiş olan peygamberler kasdediliyor. O milletler Allah kendilerine apaçık belgeler ve deliller gönderdikten sonra ayrılığa düşmüşler ve Allah'ın kitabında kasdettiği hususlarda ihtilâf edip pekçok şeyler uydurmuşlardı. Nitekim müteaddid yollarla rivayet edilen bir hadîste şöyle buyurulur: Yahudiler yetmiş bir fırkaya ayrıldılar. Hıristiyanlar yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Bu ümmet de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Hepsi cehennemdedir, ancak bir teki müstesna. Ey Allah'ın Raeûlü, onlar kimlerdir? dediklerinde, Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Benim ve ashabımın üzerinde olduğu şeyi ta'kîb edenler.
«Halbuki onlar; doğruya yönelerek dini yalnız Allah'a tahsis ederek O'na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermekle emrolunmuşlar-dı.» Bu âyet Allah Teâlâ'nm şu kavli gibidir: «Senden önce gönderdiğimiz her peygambere: Benden başka ilâh yoktur, Bana kulluk edin, diye vahyetmişizdir.» (Enbiyâ, 25) Burada dini yalnız Allah'a tahsis ederek O'na kulluk etmek anlamına «hanîfler» buyuruluyor. Yani şirkten tevhide dönenler. Bu, Allah Teâlâ'nın şu kavli gibidir: «Andolsun ki her ümmete: Allah'a ibâdet edin ve putlardan kaçının, diye peygamberler göndermişizdir.» (Nahl, 36) Hanîflerle ilgili bilgi En'âm sûresinde geçmişti burada tekrarına gerek yoktur.
«Namazı kılmak.» Bedenî ibâdetlerin en değerlisini ifâ etmek, «Zekâtı vermek» Fakirlere ve muhtaçlara ihsanda bulunmak. «En doğru din, işte budur.» Âdil ve hâkim din veya dengeli ve dosdoğru ümmet budur. Zührî ve Şafiî gibi birçok imâm bu âyet-i kerîmeyi amellerin îmâna Tîahii oiauguna delil getirmişlerdir. Bunun için Allah Teala: «Halbuki onlar; doğruya yönelerek dini yalnız Allah'a tahsis ederek O'na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermekle emrolunmuşlar-dır. En doğru din de işte budur.» buyuruyor.1
6 — Şüphesiz ki kitâb ehlinden ve müşriklerden küfredenler cehennem ateşindedirler. Onlar, orada temelli kalacaklardır. Yaratıkların en kötüsü de işte bunlardır.
7 — Muhakkak ki imân etmiş olup sâlih ameller işleyenler, işte onlar da, yaratıkların en hayırlısıdırlar.
8 — Rabları katında onların mükâfatı; altlarından ırmaklar akan ve orada temelli kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan hoşnûd, onlar da O'ndan razıdırlar. İşte bu, Rabbından korkan kimseye mahsûstur.
Allah Teâlâ ehl-i kitâb'tan küfredenlerle, Allah'ın .indirilmiş olan kitâblarına ve gönderilmiş olan peygamberlerine karşı çıkan müşriklerin halini haber vererek kıyamet gününde «Cehennem ateşindedirler.» buyuruyor. «Onlar, orada temelli kalacaklardır.» Orada sürekli kalacaklardır, geri götürülmeyecekler ve çıkarılmayacaklardır. «Yaratıkların en kötüsü de işte bunlardır.» Allah'ın yaratıp yeryüzüne saldığı yaratıkların en kötüsü işte bunlardır.
Müteakiben Allah Teâlâ; kalbleriyle îmân edip bedenleriyle sâlih amel işleyen iyilerin halini haber vererek bunların, yaratıkann en iyisi oduklarmı bildirmektedir. Ebu Hüreyre ve bilginlerden bir grup, bu âyeti* delil getirerek mü'minlerin meleklere üstün olduklarını söylemişlerdir. Çünkü Allah Teâlâ «İşte onlar da yaratıkların en hayırlısıdırlar.» buyuruyor.
«Rabları katında onların mükâfatı;» Kıyamet gününde onların elde edecekleri karşılık, «Altlarından ırmaklar akan ve orada temelli kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan hoşnûd, onlar da O'ndan razıdırlar.» Aralıksız bitip tükenmeksizin orada, kalacaklardır. «Allah onlardan hoşnûd, onlar da O'ndan razıdırlar.» Allah'ın onlardan hoşnûd olması onlara verilen sürekli nimetlerin en üstünüdür. Onlar da Allah'ın kendilerine verdiği yaygın lutuftan dolayı O'ndan razıdırlar.
«İşte bu, Rabbından korkan kimseye mahsûstur.» Elde edilen bu mükâfat Allah'tan korkup O'ndan gerçek anlamda sakınan ve kendisi Allah'ı görmese de Allah kendisini görüyormuş gibi ibâdet edenlere mahsûstur.
îshâk îbn îsâ... Ebu Hüreyre'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Size yaratıkların en iyisini haber vereyim mi? Evet, ey Allah'ın Rasûlü, dediklerinde buyurmuş ki: Atının yularından tutup Allah yoluna giden kişi. Ne zaman bir korkunç ses duysa onun üzerinde dikilir durur. Dikkat edin, size yaratıkların en hayırlısını haber vereyim mi? Evet ey Allah'ın Rasûlü, denildiğinde buyurdu ki: Koyunlarından bir sürü içinde bulunup ta namazını kılan ve zekâtım veren kimse. Dikkat edin, size yaratıkların en kötüsünü haber vereyim mi? buyurduğunda; evet, dediler. Allah Rasûlü buyurdu ki: Allah'tan isteyip de kendisine verilmeyen kimse.2