Hadislerle Kuran-ı Kerim Tefsiri (İbni Kesir) -> Nasr

1 / 2

NASR SÛRESİ2

margin:0cm;margin-bottom:.0001pt;text-align:center'> NASR SÛRESİ

(Medine'de nazil olmuştur.)

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

1 — Allah'ın nusreti ve fethi geldiğinde,

2 — Ve insanların fevc fevc Allah'ın dinine girdikleri­ni gördüğünde;

3 — Hemen Rabbını hamd ile tesbîh et ve O'ndan mağ­firet dile. Şüphesiz ki O, Tevvâb olandır.

Buhârî der ki: Bize Mûsâ İbn İsmâîl... Abdullah İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirdi: Hz. Ömer, Bedir savaşına katılmış olan yaşlılarla be­raber beni de toplantıya soktu. Onlardan bazısı içlerinden kızıp; bu ni­ye bizimle beraber giriyor, bizim onun kadar çocuklarımız var? diye dü­şünmüşlerdi. Ömer dedi ki: O, sizin bildiklerinizdendir. Bir gün Hz. Ömer, Bedir harbine katılmış yaşlıları davet etti ve İbn Abbâs'ı da on­larla beraber toplantıya girdirdi. O zaman ben Ömer'in beni onlara göstermek için çağırdığının farkında değildim. Hz. Ömer dedi ki: «Al­lah'ın nusreti ve fethi geldiğinde» kavli hakkında ne dersiniz? Bazıları dediler ki: Bize fetih ve yardım verdiğinde Allah'a hamdedip mağfiret dilememiz emrediliyor. Diğer bir kısmı ise, herhangi bir şey demeyip sustular. Ömer bana dedi ki: Ey Abbâs'ın oğlu, sen de böyle mi diyor­sun? Ben dedim ki: Hayır. O zaman sen ne diyorsun? deyince, dedim ki: Bu, Allah'ın Rasûlünün ecelini peygamberine bildirmesidir. Çünkü «Allah'ın nusreti ve fethi geldiğinde» kavli; senin eceline işarettir, an­lamındadır. «Hemen Rabbını hamd ile tesbîh et ve O'ndan mağfiret dile. Şüphesiz ki, Tevvâb olandır.» diye devam etmiştir. Ömer İbn Hattâb; ben, bu âyetle ilgili senin dediğinden başkasını bilmiyorum, de­di. Bu rivayetin naklinde Buhârî münferid kalmıştır. İbn Cerîr Taberî de Muhammed İbn Humeyd kanalıyla İbn Abbâs'tan bu kıssaya benzer bir rivayet nakletmiştir. İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Muham­med İbn Fudayl... İbn Abbâs'tan nakletti ki o; «Allah'ın nusreti ve fet­hi geldiğinde» âyeti nazil olunca, Rasûlullah' (s.a.): Ölüm haberimin geldiğini anladım, diyerek o yıl vefat edeceğini anladığım söylemiş. Bu rivayetin naklinde de Ahmed İbn Hanbel münferid kalmıştır. Avfî, İbn. Abbâs'tan benzer bir rivayeti nakleder. Mücâhid, Ebu'l-Âliye, Dahhâk ve bir başkası da bununla peygamberin

ölüm haberinin verildiğini söy­lemişlerdir.

îbn Cerîr Taberî der ki: Bize îsmâîl İbn Mûsâ... İbn Abbâs'm şöyle dediğini bildirdi: Rasûlullah (s.a.) Medine'de iken birdenbire; Allahü Ekber Allahü Ekber Allah'ın nusreti ve fethi geldi, Yemen halkı geldi, dedi. Ey Allah'ın Rasûlü; Yemen halkı da ne? denildiğinde buyurdu ki: Kalbleri yumuşak, tabiatları narin bir kavimdir. îmân yemendedir, fı­kıh yemendedir, hikmet yemendendir. Sonra bu rivayeti îbn Abd'ül-A'-lâ... İkrime kanalıyla mürsel olarak nakleder.

Taberânî der ki: Bize Zekeriyyâ İbn Yahya... İbn Abbas'tan naklet­ti ki; Nasr sûresi indiğinde, Rasûlullah (s.a.) a ölüm haberi verilmişti. Âhiret işiyle çalıştığından çok daha fazla çalışmaya başladı ve şöyle dedi: Fetih gelmiştir, Allah'ın nusreti gelmiştir, Yemen halkı gelmiş­tir. Bir adam dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlü; Yemen halkı da ne? Rasû­lullah (s.a.) buyurdu ki: Kalbleri yumuşak, ince bir kavimdir. îmân yemen'lidir, Fıkıh yemendedir.

îmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Vekî'; îbn Abbas'tan nakletti ki; Nasr sûresi indirildiğinde, Rasûlullah (s.a.) kendisinin ölüm haberi verildiğini anladı. Denildi ki; bu haber, sûrenin tamâmından anlaşılmış­tır. Vekî' de... Ebu Rezîn'den nakleder ki; Hz. Ömer Abdullah îbn Ab-bâs'a bu âyeti sorduğunda o, şöyle demiştir: Bu âyet İndiğinde Rasû­lullah (s.a.)a ölüm haberi verilmişti.

Taberânî der ki: Bize İbrahim İbn Ahmed... İbn Abbâs'ın şöyle de­diğini bildirdi: Kur'ân'dan tâm olarak indirilmiş olan en son sûre Nasr süresidir.

îmâm Ahmed îbn Hanbel der ki: Bize Muhammed İbn Ca'fer... Ebu Saîd el-Hudrî'den nakletti ki; o, bu sûrenin nazil olduğu zaman Rasû­lullah (s.a.)m bunu bitirinceye kadar okuduğunu sonra şöyle dediğini bildirdi: İnsanlar bir topluluktur. Ben ve ashabım da bir topluluğuz. Fetihten sonra hicret yoktur. Ancak cihâd ve niyyet vardır. Mervân, Ebu Saîd el-Hudrî'ye dedi ki: Yalan söylersin. Onun yanında Râfİ' îbn Hadîc ile Zeyd İbn Sabit de birlikte tahtta oturmuşlardı. Ebu Saîd el-Hudrî dedi ki: Şu ikisi istemiş olsaydı, onu sana anlatırlardı. Ne var ki şu, kavminin başında temsilci olma görevinden uzaklaştırmaktan kork­makta, şu da kendisine sadaka vermemenden korkmaktadır. Mervân ona vurmak üzere sopasını kaldırdığında bu ikisi; doğru söyledi, diye konuşmuşlardır. Bu rivayetin naklinde İmâm Ahmed îbn Hanbel mün-ferid kalmıştır. Ancak Mervân'm Ebu Saîd'e karşı çıktığı bu görüş, in­kâr edilemez. Çünkü îbn Abbas'tan nakledilen bir rivayette, Rasûlul-lah'ın fetih günü şöyle dediği sabittir: Hicret yoktur. Ancak cihâd ve niyyet vardır. Fakat siz savaşa çağırıldığınızda savaşa koşun. Buhârî "ye Müslim, bu hadîsi Sahîh'lerinde tahrîc ederler.

Hz. Ömer'in meclisinde bulunan ashâbtan bazılarının, bu âyeti; Allah bize Medâin'in ve diğer kalelerin fethini nasîb ederse kendisine hamdetmemiz, şükür ve teşbih etmemiz, namaz kılıp mağfiret dileme­miz gerektiği şeklindeki tefsirleri, sağlam ve güzel bir tefsirdir. Nitekim Mekke'nin fethi günü Ra^ûlullah'ın kuşluk vakti sekiz rek'at namaz kıldığı da bunun delilidir. Bazıları bunun kuşluk namazı olduğunu söy-lemişlerse de Rasûlulîah (s.a.)ın sürekli kuşluk namazı kılmakla yü­kümlü olmadığı şeklinde cevâb almışlardır. Kaldı ki o, o gün Mekke'de ikâmete niyyet etmemişti ve müs&firdi. O halde neden kuşluk namazı kılsın? Müsafir olduğu için, yaklaşık on dokuz gün Mekke'de kaldığı ve Ramazân ayının sonuna kadar burada ikâmet ettiği halde, Hz. Peygam­ber seferi namazı kılıyor, o ve bütün ordu oruçlarını yiyorlardı ve sayı­ları yaklaşık on bin civarındaydı. Bazıları; fetih namazı da olabilir, de­mişlerdir. Nitekim ordu komutanının bir yeri fethettiği zaman, oraya ilk girer girmez sekiz rek'at namaz kılması müstehabtır. Sa'd İbn Ebu Vakkâs Medâin'i fethettiği zaman böyle yapmıştır. Sonra bazıları derler ki: Bu sekiz rek'atı bir tek selâmla kılması gerekir. Ancak sahîh olan iki rek'atta bir selâm vermesidir. Nitekim Rasûlulîah (s.a.)m fetih günü namaz kılarken iki rek'atta bir selâm verdiği bilinmektedir. Belki de İbn Abbâs ve Hz. Ömer (r.a.)in bu sûre ile kendi yüce nefsine ölüm haberi­nin verilmiş olduğu şeklindeki tefsiri... (Müellif İbn Kesîr bu cümleyi bağlamamıştır ve böylece bırakmıştır, unutulmuş olabileceği gibi istin-sâhda kaybolmuş da olabilir. Eseri Arapça yayına hazırlayanlar).

İyi bil ki; senin çıkarıldığın belden olan Mekke'yi fethettiğinde ve insanlar da fevc fevc Allah'ın dinine girdiklerinde, Bizim seni dünya­da tutmamızı gerektiren işin bitmiştir. Katımıza gelmek ve Bize ulaş­mak için hazırlan. Çünkü âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır. İlerde Rabbının vereceği şeyler seni hoşnûd edecektir. Bunun için sû­renin sonunda: «Hemen Rabbını hamd ile tesbîh et ve O'ndan mağfiret dile. Şüphesiz ki O, Tevvâb olandır.» buyurmaktadır.

Neseî der ki: Bize Amr İbn Mansûr... Abdullah İbn Abbâs'tan nak­letti ki; Nasr sûresi sonuna kadar indirildiğinde, peygambere Ölüm ha­beri verilmişti. Rasûlulîah (s.a.), âhiret konusunda her zamanki gay­retinden daha çok gayrete gelmişti ve buyurmuştu ki: Fetih geldl^Al-lah'm nusreti geldi ve yemenliler geldi. Bir adam dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlü; yemenliler de ne? Rasûlulîah (s.a.) buyurdu ki: Kalbleri yu­muşak ve ince bir kavimdir. îmân yemenlidir, hikmet yemendedir, fı-^ kıh yemendedir.

Buhârî der ki: Bize Osman İbn Ebu Şeybe... Hz. Âişe'den naklet­ti ki :

Rasûlullah (s.a.) çoğunlukla secdesinde ve rükû'unda şöyle dermiş: Tenzih ederim Seni Allah'ım. Rabbım, hamdederim Sana. Allah'ım ^Te­ni bağışla. Bununla Kur'ân'ı te'vîl ediyordu. Tirmizî dışındaki diğer ha­dîs imamları da bu hadîsi Mansûr kanalıyla... İbn Abbâs'tan nakle­derler.

imâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Muhammed İbn Ebu Adiyy... Mes'ûd'dan nakletti ki, Hz. Âişe şöyle demiş: Rasûlullah (s.a.) son za­manlarında; Allah'a hamd ve tesbîh ederim, Allah'tan mağfiret diler ve O'na tevbe ederim, sözünü çok söylüyormuş. Ve diyormuş ki: Rabbım ümmetimden bazı işaretler göreceğimi bana haber vereceğini bildirdi. Ve bu haberleri gördüğüm zaman hamd ile kendisini tesbîh edip mağ­firet dilememi buyurdu. Şüphesiz ki O, Tevvâb olandır. «Allah'ın nus-reti ve fethi geldiğinde, ve insanların fevc fevc Allah'ın dinine girdik­lerini gördüğünde; hemen Rabbım hamd ile tesbîh et ve O'ndan mağ­firet dile. Şüphesiz ki O, Tevvâb olandır.» kavlinde bu işaretleri gördüm. Müslim de bu hadîsi Dâvûd İbn Ebu Hind kanalıyla Mesrûk'tan nak­leder.

îbn Cerîr Taberî der ki: Bize Ebu Sâib... Ümmü Seleme'den nak­letti ki; Rasûlullah (s.a.) son zamanlarında kalkıp oturduğunda, gidip geldiğinde mutlaka; tenzih ederim Allah'ı hamd ile tesbîh ederim O'nu, dermiş. Ben dedim ki: Ey Allah'ın Rasûlü, gidip geldiğinde, oturup kalk­tığında mutlaka; tenzih ederim Allah'ı, hamd ile O'nu tesbîh ederim, diyerek çokça hamd ve tesbîh ediyorsun, sebebi nedir? Buyurdu ki: Böyle söylemekle emrolundum. Sonra Nasr sûresini sonuna kadar oku­du. Bu hadîs garibtir ve biz meclisin kefareti hadîsinde bunu bütün yol­ları ve lafızlarıyla ayrı bir bölüm olarak kaydettik, orada yazılıdır.

İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Vekî'... Abdullah'tan nakletti ki, Nasr sûresi nazil olunca, Rasûlullah (s.a.) onu okuduğunda rükû'a varınca çoğu kerre şöyle derdi: Tesbîh ederim Allah'ım Seni. Rabbımız, hamd ile tenzih ederim Seni. Allah'ım beni bağışla, muhakkak ki Tev­vâb, Rahîm olan Sensin Sen. Ve bunu üç kez tekrarlardı. Bu rivayette Ahmed İbn Hanbel münferid kalmıştır. İbn Ebu Hatim bu hadîsi babası kanalıyla... Ebu İshâk'tan nakleder.

Buradaki fetihten maksad, tek bir sözle Mekke'nin fethidir. Çünkü Arap kabileleri müslüman olmak için Mekke'nin fethini bekliyor ve; eğer o, kavmini yenerse nebidir, diyorlardı. Allah Teâlâ Mekke'nin fet­hini müyesser kılınca, topluca Allah'ın dinine girdiler. İki yıl geçmeden bütün Arap kabileleri imân üzere birleşti. Öteki kabileler de İslâm'a des­tek oldular. Hamd ve minnet Allah'a mahsûstur.

Buhârî, Sahîh'inde Amr İbn Seleme'den nakleder ki; fetih gerçek­leşince her topluluk Rasûlullah'a teslim olmak üzere koştular ve kabî-ieler müslüman olmak için Mekke'nin fethini bekliyorlardı. Onu ve kavmini başbaşa bırakın, eğer kavmini yenerse; o, peygamberdir, diyor­lardı. Biz, Mekke'nin fethini Sîret kitabımızda yazdık. İsteyen oraya müracaat etsin. Hamd ve minnet Allah'a mahsûstur.

îmâm Ahmed tbn Hanbel der ki: Bize Muâviye İbn Amr... Ebu Ammâr'dan nakletti ki; Câbir Ibn Abdullah'ın komşusu ona şöyle demiş: Ben, bir seferden dönmüştüm. Câbir İbn Abdullah gelip bana selâm verdi. Ben de ona halkın tefrikaya düşmesini ve cereyan eden olayları anlatıyordum. Câbir ağlamaya başladı, sonra şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.)tan şöyle dediğini işittim: İnsanlar, Allah'ın dinine fevc fevc gir­diler ve yine ondan fevc fevc çıkacaklardır.1